Narenciye ile Yaş Sebze ve Meyve İhtisas Komisyonu
Komisyon Hakkında
Ünvanı : Komisyon Üyesi
Ad-Soyad : Serhat ÇAMAŞIRCI
İş Yeri Adı: "."
Adres : "."
Telefon : "TELEFON NUMARASI"
Ad-Soyad : Fedayi KAHRAMAN
Ad-Soyad : Mehmet Emin AKTAY
NARENCİYE İLE YAŞ SEBZE VE MEYVE
İHTİSAS KOMİSYON TOPLANTISI
15/11/2023
Tarımsal ürünlere yönelik yapısal sorunlar, hemen hemen tüm dünyada benzerlik göstermektedir. Bununla birlikte Türkiye’de tarımsal ürünler için kullanılan temel girdilerde dışa bağımlılığın çok yüksek olması iki temel sorunu gündeme getirmektedir. Öncelikle bu durum arz güvenliğini tehlikeye atmaktadır. İkinci olarak temel girdi kalemlerinde ithalata bağımlılığın çok yüksek olması ayrıca Türkiye’de tarımsal üretim maliyetlerinin çok yükselmesine neden olmaktadır. Bir başka deyişle tarımsal girdi fiyatları döviz hareketlerinden doğrudan etkilenmektedir. En büyük tarımsal girdi kalemleri olan; “akaryakıt, gübre, tohum ve ilaç”, toplam maliyetlerin yaklaşık %85-90’ı arasında bir büyüklüğü oluştururken, bu başlıklarda yine yaklaşık %90 oranında ithalata bağımlılık söz konusudur. Bunun dışında; “ekilebilir alanların ve tarımsal işgücünün azalması, hem tarımsal alan hem de ürünlerde ki ölçek problemleri, depolama, sigorta, finansman, piyasa şeffaflığının az olması vb.” sorunlarının ise diğer ülkelerde de mevcut olduğu ve bu alanlarda çeşitli politikaların geliştirilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Önemli sorunlarımızdan biride narenciye de (Turunçgil ürünlerinde) yıllara sair fire oranlarıdır.
Turunçgil ürünlerinde hasat, depoya sevkiyat, yıkama, ilaçlama, sarartma, dinlendirme, ambalajlama, tasnifleme ve sevkiyat işlemleri esnasında oluşabilecek fire oranlarının tespit edilebilmesi gerekiyor.
Meyvelerin bahçeden yapılan satışlarında belirlenecek bir oran ( Örnek; % 2 – 3 ) fireyle satılacağı, meyvelerin toplanıp, araçlara yüklenmesi, sandıklaması, bahçeden işletmeye getirilip yıkanması / kurutulması / ilaçlanması / sarartılması / dinlendirilmesi / ambalajlanması / tasnif edilmesi vb. işlemlerden sonra, ihracata veya dahili piyasaya sevkiyatı esnalarında da belirlenecek bir oran ( Örnek; % 8-10) belirlenmesi, Ayrıca; Kasım, Aralık, Ocak ayında hasat edilip dinlenmeye alınan turunçgil (yatak) ürünlerinin Mayıs ayı ve sonrasında satışa sunulması sırasında ise yine bir oran ( Örnek:% 45-50) fire verebileceği belirlenmelidir. Ayrıca; bu oranların hava şartlarına bağlı olarak her yıl yeniden belirlenmesi de önemlidir.
AKİB de 8000 kayıtlı ihracatçının 2000 ni günlük ihracata mal gönderiyor. İhracat aşamasında halen analizlerde sorun yaşanmakta, ürün sevkiyat aşamasında tır üstünde beklemektedir. Ama ithal edilen ürünler için analiz istenmemektedir.
TÜİK tahminlerine göre Türkiye narenciye üretiminin 2023 yılında yüzde 66 artarak 7,8 milyon ton olması beklendiğini belirtti. Bölgemiz açısından bakıldığında İlinin en çok narenciye ile yaş sebze meyve üreten yeri Tarsus. Dalından hasat edilen pazara ulaştırılamayan ürünlerimiz için se yan sanayi eksikliğimiz var. Pazara giremeyen ürünlerimizi ise hayvan yetiştiricilerinin almasını bekliyoruz.
Diğer bir konuda zirai ilaç bayilerinin zirai danışmanlık yapması. Herkes kendi işini yapmalı. Zirai danışmanlık, reçete yazabilen ve belgesi olanlar dışında bu hizmeti vermemesi veriyorsa önlenmesi gerekiyor.
Çeşit konusunda ise, bölgede üretimi yapılan sert çekirdekli üretiminin hasadı Haziran , Temmuz aylarına sarkan çeşitlerin üretimi için tavsiye edilmesidir. Bunun nedeni sert çekirdeklilerde en büyük rakibimizin Ermenistan ile Özbekistan olması ve İran’ın ise komşu ülke olması nedeniyle en yakın rakib olarak dış pazarda karşımıza çıkmasıdır.
Önem verilmesi gereken bir diğer konuda; ÇKS kayıtlarına ürünlerin genel cins adı yanına çeşit türlerinin de yazılmasıdır. Üretim planlaması açısından elzem bir konu olan bu uygulamanın acilen değerlendirilmesi ve yürütmeye konulması gerekmektedir.
Hal ve sevkiyat yerleri ile işleme tesislerinin hijyen koşullarına uygun çalışanları motive edici, çalışma koşullarına uygun şekilde olması ve denetleme ile bu durumların daimî kontrolü sağlanmalıdır.
Birde hasada gelmeden üründen analiz alınması detayı var ki, hasada gelmeyen ürününden analiz alınması
18/09/2024
Ağaçlar sökülüyor
Artan enflasyon, maliyetleri katladı. Nakliyeden ilaçlamaya kadar her kalemin fiyatları özellikle son yıllarda katlanarak arttı. Ancak çiftçiler bu artışa rağmen bin bir emekle ürettikleri ürünlerin hala düşük fiyatlardan alınıyor.
Çiftçiyi memnun edecek bir fiyat yok. Birçok yerde narenciye, sert çekirdekli üretimi yapan çiftçiler ağaçlarını sökmek zorunda kalıyor.
İhracat sorunu çiftçiyi vurdu
Pandemi döneminde gelen ihracat yasağının etkilerinin hala devam ediyor.
Pandemi zamanında limon ihracatına yasak geldi. Limon da narenciye pazarınınım en önemli ürünlerinden birisi. O dönem gelen yasaktan dolayı dışarıya ürün vermedik. Bu süre zarfında ürün verilen pazarlar başka yerlerden ihtiyaçlarını karşılamaya başladılar ve alıştılar.
Alıcı ile devamlılık sağlanamadı. Bir nevi müşteriyi kaptırdık.
Günümüzde ihracat sorununu yaratan bir sorunda ülke içindeki narenciye arzının artmasıydı. Narenciye miktarı fazla olunca da fiyatlar düşük kaldı. Bu çiftçinin ağaç sökmesine kadar giden yolu başlatan adımlardan birisi oldu. Sökülen ağaçlar ve narenciye üretimini bırakan çiftçiler yüzünden bir süre sonra da bu noktada bir kriz yaşanması geç değil.
Pazara çıkma maliyeti daldaki fiyatından yüksek
İşleme ve ulaşım maliyetleri inanılmaz derecede yükseldi. Hatta yükseldi demek hafifi kalır. Adeta fırladı. Ürünün daldaki fiyatı, İstanbul’a varma maliyetinin çok çok altında kalıyor. Yani İstanbula ulaşması için harcanan para daldaki fiyatından daha fazlaya tekabül ediyor. Örnek veriyorum ürün dalda 5 liraysa, İstanbul gibi büyük şehirlere 10 liraya gidebiliyor. Yakıt masrafı, vergiler, hal masrafları derken tablo bu, ne yazık ki
Şehirleşme arttıkça ürünler pahalılaşır
İnsanlar ürün dalda 5 lira biz 30 liraya alıyoruz diye sitem ediyorlar. Haklılar. Çünkü arada çok fazla zincir halkası var. Daldan alınan bir ürün bir çok aracı elinden geçtikten sonra sofraya gelebilir. Bunun sebeplerinden birisi de şehirleşme. İnsanlar büyük şehirlerde yaşamaya gayret ediyor. Bir çiftçi buradan kalkıp bir şehre yerleştiğinde, üretici rolünden tüketici rolüne girmiş oluyor. Bu da çiftçi sayısının azalıp tüketici sayısının artması anlamına geliyor. Ayrıca o kişi şehre gittikten aracı zincirinin son halkasından sonra ürüne ulaşabiliyor. Köyde olsa, direkt olarak üreticiden ürünü alabilir. Bu sebeplerle artan şehirleşme tarım ürünlerinin daha da pahalanmasının önünü açıyor. Üstelik şimdiki gençler de üretim mecralarında kalmayı düşünmüyor bile. Herkes şehirde yaşamak istiyor.
Kooperatifleşme olmalı
‘Üreticinin birbirine destek olması gerekir’
Maliyetlerin arttığını hepimiz biliyoruz ve bundan ciddi şekilde mağduruz. Bunun önüne geçebilmek için birlikte üretme yoluna gidilmeli.
Üretici birbirine dayanak, destek olarak, bilgilerini ve tarımsal makinalarını paylaşarak üretim yapmalı. Bu maliyeti ciddi oranda düşürecektir. Hep gıpta ile baktığımız Avrupa’da sistem bu şekilde işliyor. Ortak makine kullanım kooperatifleri var. Yüzlerce dönüm tarlası olanların bile traktörü yok. Bir kooperatifte toplanan traktörler var. İhtiyacı olan oradan makinasını veya traktörünü oradan alıp kullanıyor. Bu sayede, traktöre veya tarımsal makinanın satın alma maliyeti, vergisi, sigortası ve hatta yakıtı gibi çok ciddi gider kalemlerini sıfıra indirmiş oluyorlar.
3 başlık halinde sektörün sorunları
2 madde ile çözüm önerileri
ÖNE ÇIKAN 3 SORUN
Dünyada ve Türkiye’de gıdanın pozitif ayrıştığı ve ihracatın bu denli önemli olduğu mevcut süreçte yaş sebze ve meyve tüccarları, üretici komisyoncuları ve ihracatçılar olarak
"Tarım Bakanlığının dikkatine"
1- Ülke ürünlerimiz uzun yıllardan beri birçok dış ülke tarafından siyaset argümanı olarak kullanıldı.Özellikle en yoğun ihracat yaptığımız gerek Avrupa Birliği (AB) gerekse Rusya Federasyonu tarafından üstü kapalı yaptırımlara maruz kalındı.
2- Bilindiği üzere Rusya Federasyonu son dönemde ihracatına asılsız gerekçelerle yasak getirdi. Özellikle domateste ve biberde AB denetimleri de yüksek oranda olduğu için ürünlerimizdeki güvenilirlik oranı yüzde 99’un üzerindedir. Bu durumun tamamen politiktir.
3- Rekabetin diğer dış dünya ülkeleriyle bu kadar güç olduğu bir dönemde bürokrasimizin önlem olarak ülke içinde ihraç öncesi yaptırma zorunluluğu getirdiği biberde yüzde 25, portakalda yüzde 5-10, narda yüzde 20, mandalinada yüzde 5 analiz maliyetlerinin normal laboratuvarlarda daha uygun olmasına rağmen , bakanlığın belirlediği zorunlu analizler 10 katını geçmektedir.
2 ÖNERİ
1- Aynı üreticinin ürününü sürekli ve birçok ihracatçı tarafından analize verilmesi gerekmeyen bir durumdur. Çiftçi kayıt sistemine tabi üreticilerin analiz raporu, o ürün bitene kadar parti bazında kullanılabilmelidir.
2- Öte yandan birçok ihracatçımız orta ölçekli mali yapıya sahip olduğundan ve dünyanın en hızlı Borsası olan sebze ve meyvede fiyat sabitleme imkanı olmadığından, ayrıca çok çeşitli ürün ihracatı yaptıklarından ötürü tamamen sözleşmeli üretim yapamamaktadırlar veya çok büyük miktarlarda üretim alanlarına yatırım kabiliyetleri bulunmamaktadır. Pestisit sorununu önleme adına hazırlanmış mallara yönelik; hasadı bitmiş, birçok maliyetle paketlenmiş ürünlere yapılarak (hasat ve paketleme işçiliği, işletme operasyonel maliyetleri, ambalaj maliyetleri vb. ) gerek çok büyük maliyet kaybına, gerekse çözüme gerçekçi katkı sunamamaktadır. Asıl konunun muhatabı birinci derecede üreticidir, üretim aşamasında, gerek üreticiler, gerek zirai ilaç bayileri (yasal olmayan ilaçları kullananlar, reçete yazma donanımı ve yetkisi olmayan bayi satıcılarının yanlış yönlendirmeleri vb. ) sıkı denetimlere tabi tutulmalı ve de ihracatçı firmalar kadar 85 milyonun üzerinde bir nüfusa hizmet veren sektörün yani iç piyasaya sunum yapan firmaların da en az yüzde 10 sıklıkla denetime tabi tutulması gerekmektedir. Alternatif üçüncü dünya ülkeleri ve iç piyasa kabulleri olduğu sürece üreticiyi bilinçlendirmek ve doğru üretime sevk etmek son derece güçtür.
AB ne istiyor?" ya da "Rusya ne talep ediyor?" penceresinden bakmak en başta 83 milyon insanımıza haksızlık olur.